Türkiye, tarihinin en yıkıcı afetlerinden birini yaşıyor. Depremi “afete” dönüştüren ihmallerin belirlenmesine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin 1999 Gölcük depreminin ardından yayınlanan Meclis Araştırma Komisyonu’nun raporu ise ihmal, denetim ve koordinasyon konularında 24 yıl önceden bugüne ışık tutuyor. Meclis raporunda, özellikle ‘Deprem öncesi çalışmaların’ önemine vurgu yapılırken, “Deprem zararlarının, ancak deprem olmadan önce alınacak yasal, idari ve teknik önlemlerle azaltılabileceğine her kademede inanmak ve uygulanacak afet yönetim sistemini buna göre düzenlemek gerekmektedir” deniyor. Koalisyon döneminde kaleme alınan bu rapor; belediye başkanları, emniyet müdürleri, akademisyenler, ilgili meslek odaları temsilcileri, kamu yöneticileri, bürokratlar, sivil toplum temsilcileri ve iş insanlarının katılımıyla hazırlanmıştı.
Afetler konusunda ihmal, denetim ve koordinasyon konularında hükümete, yerel yönetimlere, sivil toplum örgütlerine ve vatandaşlara ışık tutabilecek nitelikte olan rapor, başlıca birçok öneri içeriyor. Bu önerilerin büyük bir bölümü, 24 yıl sonra bugün hala alınamayan ve yaşadığımız depremin yıkıcılığını engelleyebilecek pek çok önleme işaret etmesi bakımından kritik öneme sahip. Örneğin raporda bilimsel çalışmaları koordine etmekle görevli bir ‘Deprem Araştırma Kurulu’ ve bilgi sistemi oluşturulması öneriliyor. Yaşadığımız afet öncesi pek çok bilim insanı bölgede yıkıcı bir deprem olacağını çeşitli mecralarda söylemişti. Bilim insanlarıyla yetkilileri koordinasyon içerisinde çalıştıracak böyle bir yapı, bugün bir ihtiyaç olarak hala önümüzde duruyor.
Raporda, bugüne ışık tutan ve süreç içerisinde alınmayan bir başka tedbir olarak imar affı uygulaması da gösterilebilir. Raporda, somut bir şekilde imar affı uygulamasından kesinlikle vazgeçilmesi gerektiği vurgulanıyor. Ancak, bugün imar affı uygulamasından vazgeçilmediği gibi imar affı içeren torba yasa politikalarının yasama faaliyetlerinin önemli bir uygulaması haline geldiğini görüyoruz. 1999 Gölcük depreminden önce 11 kez çıkarılan imar affı, depremden sonra 6 kez çıkarıldı. En son çıkarılan imar affı ise 2018 seçimi öncesinde yasalaşmıştı. 2018 öncesinde çıkarılan imar affında, 7 milyonun üzerinde yapı belgesi verilmişti. Yaşanan bu depremde yıkılan binaların kaçının son imar affından yararlandığı da araştırılması gereken başka bir sorun olarak önümüzde duruyor.
En çok tartışılan konulardan bir diğeri olan ‘koordinasyonsuzluk’ ise, uzmanlar tarafından AFAD’ın teşkilatlanmasıyla ilişkilendiriliyor. Bu bağlamda, rapordaki önerilerden birisi olan ‘Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü’ ve ‘Deprem Araştırma Kurulu’ gibi yapıların Başbakanlığa bağlı bir Müsteşarlık, Başkanlık ya da bir Bakanlık şeklinde yeni bir idari yapıya kavuşturulması, bugün uygulamada değil. Öyle ki, Afet İşleri Genel Müdürlüğü yerine kurulan AFAD’ın İçişleri Bakanlığına bağlı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu kurumun bakanlıklar ve cumhurbaşkanlığına bağlı birimler arasında koordinasyonu sağlayamayacağı açıkça görülebilir.
Bir diğer sorun ise şehir ve bölge planlarının yetersizliği ve var olan planların uygulanamayışından kaynaklanıyor. Özellikle kırsal bölgeler için yapılan ‘Çevre Düzeni Planı, Mekansal Strateji Planı, Bölge Planı’ ve ‘Kalkınma Planı’ gibi mekansal politikalar, bu bölgelerde nitelikli planlamaya olanak sağlamıyor. Bu planlarda kırsal bölgelerin yalnızca sınırları, merkezleri ya da yerleşim alanları belirleniyor. Bunun yanı sıra, bazı şehirlerde var olan imar planlarının doğayla ilişkilendirilemediği görülüyor. Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde yaşanan sel ve heyelanlarda birçok yapının yıkıldığı, can ve mal kayıplarının meydana geldiği biliniyor. Bunun sebebi olarak sel bölgeleri ya da akarsu yatakları üzerindeki yapılaşma gösterilebilir.
Özetle, bugün yaşadığımız afetin yıkıcılığının, yukarıdaki pek çok somut önerinin hayata geçirilememesiyle yakından ilişkili olduğu açık. 1999 yılında meydana gelen Marmara depremini incelemek ve meydana gelen kayıpları en aza indirgemek için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun raporu, deprem bölgesinde yer alan ülkemizde bu denli bir yıkım yaşanmaması için yapılması gerekenlere ışık tutması gerekiyordu. Ancak komisyonun çıktıları olan 39 maddelik öneri setinin yalnızca yarısının hayata geçirilebildiği görülüyor. Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli iki depremin yıkıcılığının bir daha yaşanmaması için bu ve bunun gibi önerilerin çok geçmeden uygulamaya konulması gerektiğini hatırlatırız.
1999 Gölcük depreminin ardından yayınlanan Meclis Araştırma Komisyonu raporunun tamamına ulaşmak için tıklayın.