Siyasi erki yapı denetim sisteminden çıkması gerektiğini savunan Jeoloji Mühendisi Mehmet Emin Çelik, kamu kurum ve kuruluşları için yapı denetimi kuruluşlarının denetiminin zorunlu hale gelmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Çelik, “Örneğin bir yapı için başvuru geliyor, biz yapıyı denetliyoruz, projeye uygun yapılmadığını görüyoruz ve süreci durduruyoruz. Sonra bir bakıyoruz ki yapı, belediyenin normalde sürekli onu gözetlemesi gerekirken bir şekilde yapılıyor. Bir iki sene içerisinde de imar affı çıkıyor” diyor.
Euronews Türkçe, ‘Yapı Denetim Kuruluşları Birliği’ İstanbul Şubesi Başkan Yardımcısı, Jeoloji Mühendisi Mehmet Emin Çelik ile yaptığı 'Siyasi erk ve belediyeler yapı denetim sisteminden çıkarılmalı' başlıklı söyleşide, Kahramanmaraş merkezli depremlerin neden olduğu yıkım, yapıların denetim süreçlerinde nerede hata yapıldığı sorusunu yeniden gündeme getirdi. Bu söyleşiden derlediklerimizi sizlerle paylaşıyoruz:
Yapı Denetim Süreçleri Nasıl İşliyor?
Türkiye'de 1999 yılına kadar yapı denetim yoktu ve denetim daha çok mühendis ve mimarların gözetim ve denetimi altındaydı. 99 depreminden sonra 2001 yılında bir yapı denetim kanunu çıkarıldı ve yapı denetim kuruluşları adı altında kuruluşlar oluşturuldu. Bu kuruluşlar yapının hem projesini hem de bu projenin doğru bir şekilde uygulanıp uygulanmadığını denetleyen, yeri geldiğinde inşaatı durdurabilen yetkilere sahip kurumlar. Bu kurumlar ilk başta çok iyi çalışıyordu. 2011 yılında bazı gevşemeler yapıldı. Sonra bunun zararları görüldükten sonra 2019’da tekrardan sıkılaşmalar yapıldı. 2018'de sonra deprem yönetmeliği de değiştirildi. En iyi deprem yönetmeliğine sahibiz, Japonya'dan bile daha iyi bir deprem yönetmeliğimiz var. Ayrıca müthiş çalışan yapı denetim kuruluşlarımız var. Tabii aksaklıklar ve eksiklikler de var; insan faktörünün olduğu her işte olduğu gibi.
Süreç şöyle işliyor; bir yapı yapmak istediğinizde belediyeye gidiyorsunuz, projelerinizi hazırlıyorsunuz, ‘ben şu projeyi burada uygulamak istiyorum’ diyorsunuz. Bakanlık size bir yapı denetim kuruluşu tayin ediyor. Şu kuruluş, kamu adına sizi denetleyecek, diyor, ücretini de yapı sahibinden alıyor. Yapı denetim denetimini yaptıkça bakanlıklar ücretini yapı denetime takdim ediyor ve işin bitiminde de belediyenin de kontrolüyle burada yapılara ‘iskan’ dediğimiz yapı kullanım izin belgesi veriliyor. Sonunda insanlar orada yaşayabiliyor artık. Bu teknik bir süreç. Ancak bu teknik sürece maalesef çeşitli siyasal süreçler dahil oluyor. Yapı denetim sistemimizin içerisinden siyasi erki çıkarmamız lazım. Bu yalnızca yapı denetim sürecinde de değil, deprem toplanma alanlarının imara açılması veya parsel bazlı imar planları değişikliği sürecinde de yapılmalı.
Örneğin bir yapı için başvuru geliyor, biz yapıyı denetliyoruz, projeye uygun yapılmadığını görüyoruz ve yapıyı durduruyoruz, süreci durduruyoruz. Sonra bir bakıyoruz ki yapı, belediyenin normalde sürekli onu gözetlemesi gerekirken bir şekilde yapılıyor. Buna elektrik veriliyor, su veriliyor. Bir iki sene içerisinde de imar affı çıkıyor. Bu yapı sanki denetimli süreçten geçmiş gibi yapı kullanım izni alıyor. İnsanlar da belediye buraya izin verdiğinden devlete güvenerek orayı satın alıyor veya kiralıyor. Bu imar katliamıdır. Hiç bir af, hiç bir barış yoktur ki 50 bin insanın canına mal olsun.
Yapı Standartlarına İlişkin Mevzuat
Deprem sırasında zemin sıvılaşması gördük. Normalde zemin sıvılaşması dediğimiz şey, deprem dalgası yüzünden zeminin altındaki suyun yukarı çıkması ve zeminin bir anda çamurlaşması demek. Bu binanın devrilmesine sebep oluyor. Bununla ilgili mühendislik yöntemleri var, mesela fore kazık bunlardan biri. Bugün 9 şiddetinde, 10 şiddetinde depreme göre de bina yapabilirsiniz. En basitinden izolatörler var, tünel kalıp yöntemi var. Bugün bazı kamu kurumlarında, mesela 100 yataklı hastanelerde izolatörler zorunlu olarak yapılıyor. Ancak bundan 10 sene önce yapılmış hastanelerde bu yok. Mesela Malatya’da izolatörlü bir hastane vardı, yıkılmadı ve deprem anında ameliyat yapıldı, bu hastanede.
Biz insanoğlu depreme boyun eğecek durumda değiliz aslında. Ama biz kendi kültürümüzü değiştirmediğimiz için bu depremin altında kalıyoruz. Daha önce Ahmet Mete Işıkara hocamız vardı. O, ‘deprem öldürmez, bina öldürür’ derdi.
Deprem Bölgelerinde Bir Ay İçinde Ev Yapımına Başlanabilir mi?
İlk etapta 30 bin bina yapılacağını söylüyorlar. Çok hızlı yaparsınız ama onlar da yıkılabilir. Yıkılmaması için zemin etüdünün iyi yapılması gerekiyor. Başlayacaktır, biz buna inanıyoruz ama projesini, planını, zemin etüdünü yapmaya başlayacaktır. Ne zaman bu ete kemiğe bürünecek, ne zaman beton dökülecek, bunu biz de bilmiyoruz. Yeni binalar olsalar bile 200 metrekare altında yapılar, yapı denetim sürecine girmiyorlar. Orada bir mühendis oluyor. Mühendis oranın mesulü oluyor. Yapının denetimi onun kontrolünde oluyor.
Yapı Denetim Maliyeti ve Sürece Etkisi
Yapı denetim maliyeti, binanın maliyetinin yüzde 1,5'ine denk geliyor. Aslında bu bizim itiraz ettiğimiz bir şey, bir emlakçı bile dairenizi sattığı zaman dairenin ederinin yüzde 4'ünü alıyor. Yani yapı denetim kuruluşları bir emlakçıdan daha düşük ücretlerle çalışıyor. Bu denetim mekanizmasının zayıflamasına sebep oluyor. Yani insanların bir geçinme kaygısı olursa, dolayısıyla yanlış kararlara imza atma olasılığı daha fazla artar. Biz gece rahat uyuyabilmek için bu konuda bakanlıktan bu oranın yükseltilmesini istedik.
Yapınızın sağlam olup olmadığını görmek için deprem testi yapılır. Çok maliyetli bir şey değildir. Kolonlarınızdan örnekler alınır, demir çaplarınız röntgen cihazıyla ölçülür, tespit edilir, demirlerinizin kalınlığı ölçülür. Bakanlığın zorunlu koştuğu bir program var. Bu verileri bir programa aktarıyoruz ve bir sonuç raporu çıkıyor. Bu raporda kendi binanızın hangi depremlere dayanıklı olduğunu görebiliyorsunuz. Dolayısıyla toplumda 'bunu yaparsam binamı yıkarlar' gibi bir algı var. Ancak böyle bir şey yok. Bakanlığın yetkili firmasıyla, laboratuvarıyla anlaşıyorsunuz, o da size bilgi amaçlı bir rapor veriyor. Sonra binanızı bu raporu ibraz ederek kentsel dönüşüme kendiniz koyabiliyorsunuz ya da bu raporu ibraz ederek güçlendirme için destekler alabiliyorsunuz. Kısacası bu yıkım olayı biraz şehir efsanesi. Siz kendiniz bakanlığa gidip bildirim yapmadan binanız tahliye ve yıkım sürecine girmez.
10 İlde İstatistikler Nasıl?
İletişim Başkanlığından aldığımız verilere göre 10 ilde yapı denetimli olarak yapılan bina sayısı 151 bin 990. Yıkılan yapı denetimli bina sayısı ise 132 tanedir. Yani yapılan yapı denetimli binaların %99,9’ı yıkılmamıştır. Tabii bu demek değildir bu binalar hiç bir hasar alamamıştır. Yapı denetimin amacı binanın göçmemesidir. Yani can kaybını önlemektir. İnsanların depremde binadan kaçmasına çıkmasına izin vermektir. Bunu da %99,9 oranında başardığını görüyoruz. Yönetmeliklerimiz değişir ki bizce değişmeli mal kaybını da engellememizi yani deprem olduktan sonra o evlerde hasar oluşmamasını isterse onu da 99,9 oranında başarırız. Tabii bunu müteahhite yaptırabilmemiz için arkamızda kanunlar yönetmelikler olması lazım.
Yapıların Kontrolü Nasıl Yapılıyor?
Yapıların kontrolü 2021'de geldi. 2021'den önce böyle bir zorunluk yoktu. 2021'den önce yapılmış yapılarda da böyle bir zorunluluk yok. 2021'den sonra yapılan yapılarda Bakanlık bir barkod sistemi getirdi. Bina kimlik sistemi. Binanın bir barkodu oluyor. 2021 sonrası yapılan binaların hepsinde var. Telefonunuza bu barkodu okuttuğunuzda bu bina ne zaman yapılmış, ne şekilde yapmış, kim yapmış, mimarından yapı denetimine her şeyini görebiliyorsunuz. Plan ve projesini de görebiliyorsunuz.
2026'da biz bütün yapıları tekrardan denetleyeceğiz “kesilmiş kolon var mı? Özellikle statik yan taşıyıcı sistemle ile ilgili bir problem var mı?” diye. Bu otokontrol de sağlıyor. Diyelim bir yapı denetim firması hata yapmıştır, bir şeye göz yummuştur. 5 sene sonra başka bir yapı denetim orayı kontrole gider bir önceki yapı denetimi de denetler. Kısacası bu 5 senede bir yapılacak. Biz 2021'de yapılmış bütün yapıları tekrardan 2026 yılında inceleyeceğiz. Tekrardan taşıyıcı sistemlerini kontrol edeceğiz ve gerekirse polis zoruyla bunu yapacağız. Taşıyıcı sistemi de zarar görmüş binalar da mühürlenecek.
Kamu Yapıları İçin Durum Ne?
Hükümet, sismik risklere karşı tedbir alınmasıyla ilgili bir projeler var. Şu anda İstanbul’daki bütün riskli kamu okulları güçlendiriliyor veya yıkılıp yeniden yapılıyor. Ancak bunlar bütçe dahilinde yapılıyor. Eğer güçlendirme maliyeti, yapım maliyetinin yüzde 40'ını geçiyorsa direkt yıkılıyor, yenisi yapılıyor, altındaysa da güçlendirme yapılıyor.
Ayrıca TOKİ'nin ve diğer kamu kurumlarının yaptığı yapılar bir yapı denetim kuruluşunun denetimi sürecinden geçmiyor. Bu çok ciddi bir problem. Güçlendirmeler yapı denetim kuruluşu denetimi sürecinden geçmiyor. Yani bir firmaya veriliyor, o firma yapıyor. Memur veya sözleşmeli bir mühendis tayin ediliyor o mühendis bu yapıların denetimini yapıyor. Kamu binaları, yapı denetim sürecinden geçmediği için daha riskli durumda. Örneğin yapının hızlandırılması gerekiyor işin içine siyaset de girdiği için, seçime yetişmesi için hızlandırılıyor.
Şunu da eklemek gerekir, TOKİ'nin kullandığı yöntem tünel kalıp yöntemi. Bu mühendislik açısından çok sağlam bir yöntem. Ama bu diğer kamu binaları için geçerli değil. Yapı denetimi kuruluşlarının eksikliğini Kahramanmaraş depreminde gördük. Daha birkaç sene önce açılmış tünel çöktü ve insanlar deprem bölgesine gidemediler. Kamu kurum ve kuruluşları için yapı denetimi kuruluşlarının denetimi zorunlu hale gelmesi lazım.
Yapı Laboratuvarlarında Durum Ne?
Normalde bir yere beton döküldüğü zaman laboratuvarları görevlendiriyoruz, oradan numune almasını istiyoruz. Numune alınıyor ve numunenin olumsuz çıktığını görüyoruz. Betonun kötü beton olduğu kanaatine varıyoruz. Ancak müteahhit ‘benim betonum aslında iyidir ama siz yanlış aldınız, onun için karot yani sertleşmiş beton alın’ diye itiraz edebiliyor. Böyle bir durumda şunu gözlemliyoruz, müteahhit belli bir ay sonra karot getiriyor bize, çok sağlam karotlar. Bu nasıl olabilir? Biz bu karotların sahte olduğunu düşünüyoruz. Yani müteahhitler bir yapı laboratuvarıyla anlaşarak, sahte karot uydurarak kötü olan betonunu bize iyiymiş gibi lanse ediyor.
Bununla ilgili bakanlığa tavsiyemiz şu: Nasıl ki yapı denetimleri bakanlık kendi belirliyorsa müteahhitin takdirine bırakmıyorsa, laboratuvarların da aynı şekilde bakanlık tarafından belirlemesini gerekiyor. Bununla ilgili taslaklar da hazırlandı aslında. Ancak iki yıl oldu hâlâ hayata geçmedi. Bunun da biraz siyasi olduğunu düşünüyorum.
---
*: Söyleşinin orijinal bağlantısına ulaşmak için TIKLAYIN.