Nazım Hikmet'in bir ‘adli hata’ yüzünden cezaevinde olduğu görüşünün giderek ağırlık kazandığı 1950’li yıllarda Meclis de devreye sokuluyor. Dilekçe Komisyonunun 26 Kasım 1951 tarihli, bundan 70 yıl öncesini gösteren ‘Haftalık Karar Cetveli’, Nazım Hikmet’in avukatı Mehmet Ali Sebük’ün, ‘hususi af’ ve ‘mahkumiyet kararında adli bir hata bulunup bulunmadığının incelenmesi’ amacıyla bir başvuru yaptığını gösteriyor.
Komisyonun, söz konusu başvuruyu gündemine aldığı ve Milli Savunma Bakanlığından görüş istediği anlaşılıyor.
Bakanlık, Komisyona gönderdiği yanıtında, 28 sene 4 ay ağır hapse mahkum edilip hükmün Yargıtayca onandığı Nazım Hikmet için yapılacak bir işlem olmadığını söylüyor.
Af düzenlemesine dikkat çeken Milli Savunma Bakanlığı, Nazım Hikmet’in cezasının 3‘te 2’sinin tenzil edildiğinin bildirildiğini ifade ediyor. Dilekçe Komisyonu, Bakanlığın görüşünden sonra başvuruyu, “Cezası kısmen infaz edilmiş ve kısmen Af Kanunu hükümleri gereğince tenzile tâbi tutulmuş olan suçlunun geçmişi, hali ve işlediği suçun niteliği gözetilerek isteğinin kabul edilmediğine karar verildi” görüşüyle karara bağlıyor.
14 Mayıs 1950 seçimleriyle iş başına gelen Demokrat Partinin (DP) ilk icraatı arasında af düzenlemesi yer aldı. “Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkındaki Kanun Tasarısı” 13 Temmuz 1950 tarihinde Meclis’e sunuldu. 15 Mayıs 1950 tarihinden önce işlenmiş olan suçlara af ve tenzil getiren, Meclis’ten geçtikten sonra Resmi Gazete’de 15 Temmuz 1950 tarihinde yayımlanan Kanun’dan Nazım Hikmet de yararlandı.
Nazım Hikmet’in yolu Meclis’e düşüyor
1949 yılı ortalarına doğru Ahmet Emin Yalman'ın ‘Vatan Gazetesi’nde kaleme aldığı bir dizi yazı ve gazetenin avukatı Mehmet Ali Sebük'e yaptırdığı 8 yazıdan oluşan bir inceleme sonucunda, kamuoyunda Nazım Hikmet'in bir ‘adli hata’ yüzünden cezaevinde olduğu görüşü ağırlık kazanıyor. Ankara’da avukatlar, İstanbul’da aydınlar topluca imzaladıkları dilekçelerle Cumhurbaşkanına başvuruyor. Bu arada Birleşmiş Milletlerin danışma organlarından olan ‘Uluslararası Hukukçular Derneği’ 9 Şubat 1950’de Nazım Hikmet’in serbest bırakılması dileğiyle TBMM Başkanına, Milli Savunma ve Adalet Bakanlarına birer mektup gönderiyor. Bu girişimlerden sonuç alınamadığını gören Nazım Hikmet 8 Nisan 1950’de açlık grevine başlıyor.
Dilekçe Komisyonunun karar cetveli: 26 Kasım 1951
TBMM’de açık erişim yoluyla yapılan aramada Nazım Hikmet ile ilgili belge niteliğinde bir dilekçe ortaya çıkıyor. Söz konusu dilekçe, 1950’li dönemde Nazım Hikmet’in ‘adli bir hata’ yüzünden cezaevinde olduğu görüşünün savunucularından avukat Mehmet Ali Sebük tarafından Meclis Dilekçe Komisyonu’na yapılan bir başvuruya işaret ediyor. Dilekçe Komisyonu’nun Nazım Hikmet’in başvurusunun yanıtlandığı 26 Kasım 1951 tarihli karar cetveli bugün orijinal haliyle arşivde yerini koruyor.
-
Nazım Hikmet
1938’de ‘orduyu isyana teşvik’ suçuyla tutuklanıp 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan şair Nâzım Hikmet, 1950’de çıkarılan af ile yeniden serbest kaldı. Askeri Ceza Kanunu’nun 94. maddesine göre orduya fesat karıştırmak ve isyana teşvik etmek suçundan 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan, ölüm orucuna giren ve Cerrahpaşa Hastanesine kaldırılan şair Nazım Hikmet 15 Temmuz 1950 tarihinde tahliye edildi. Nazım Hikmet, ülkesinde kendisine yaşama şansı kalmadığı düşüncesiyle 17 Haziran 1951’de yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.