“Nükleer Düzenleme Kanun Teklifi” ve Meclise Yansımaları
Enerjiye olan talebin hızla arttığı dünyada iklim değişikliği gölgesinde temiz ve sürdürülebilir bir çevre için arayışlar sürdürülüyor. Olası bir nükleer felaketin en canlı örneği olarak gösterilen Çernobil Faciasının insan, doğa hayatında yarattığı ve yaratmakta olduğu kötü sonuçlar ile 2011’de Japonya-Fukuşima'da meydana gelen sızıntıda ortaya çıkan radyasyonun nükleer santrallere ilişkin tereddütleri artırdığı bir gerçek olarak karşımızda.
Türkiye de bu tartışmaları çevre örgütleri, siyasi partileriyle arkasında bırakmış değil. TBMM’ye AK Parti milletvekillerinin imzasıyla sunulan “Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi” görüşmeleri nükleer enerji ve Akkuyu Nükleer Santral üzerindeki tartışmaları körükledi. Teklifin getirdikleri, komisyonda ve Genel Kurulda konuşulanlar ile detaylı haberimiz Hülya Özmen Karabağlı’nın kaleminden mecliste.org’da.
Çevre Komisyonu Raporunda iktidarın da görüşünü ortaya koyan şu değerlendirmede, nükleer enerji alanındaki çalışmalar yoluyla ülkemizin enerji ihtiyacının karşılanması ve enerji arz güvenliğinin teminat altına alınması amaçlandığı ifade ediliyor. Ülkemiz için nükleer enerjinin bir tercih değil, arz güvenliğinin sağlanabilmesine yönelik bir zaruret olduğu da raporda yer alan ifadeler arasında.
Muhalefete göre ise yüzyıllar boyunca radyasyon etkilerinin süreceği göz önüne alındığında sadece 15-20 yıllık ekonomik ömrü olan nükleer santrallerin yapılması akıl dışı.
Teklif Ne Getiriyor?
- Türkiye Cumhuriyeti egemenlik alanı dışında yürütülen bir faaliyet sırasında ortaya çıkmış olan radyoaktif atıkların Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine sokulması yasaklanıyor, Türkiye’de yürütülen faaliyetler neticesinde ortaya çıkan radyoaktif atıkların bertarafında Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK) yetkili kılınıyor.
- İşletenin hukuki sorumluluğuyla ilgili olarak ilkeler ve istisnalar düzenleniyor. Ayrıca, nükleer zararlarla ilgili olarak öncelikle bu kanun hükümlerinin, kanunda hüküm bulunmayan hâllerde ise Paris Sözleşmesi hükümlerinin uygulanması sağlanıyor.
- Nükleer tesis işletenin kusursuz sorumluluğu ilkeleri düzenleniyor.
- Nükleer santralleri işletenin, meydana gelen bir nükleer hadiseden kaynaklanan zararlardan kendisinin, personelinin ve tesisle ilgili herhangi bir kusurun olup olmadığına bakılmaksızın sorumluluğun sigorta ya da diğer mali güvencelerle teminat altına alınması zorunluluğu getiriliyor.
- Paris Sözleşmesi rejiminin bir diğer prensibi olan "zorunlu mali güvence" ilkesi kapsamındaki işletenin yükümlülükleri düzenleniyor. Böylelikle, nükleer zarara neden olabilecek faaliyetler daha yürütülmeye başlamadan önce risklerin nükleer tesis işletenler tarafından mali teminat altına alınması sağlanıyor.
- Nükleer Düzenleme Kurumunun görevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı her türlü analiz, danışmanlık, gözetim, inceleme, araştırma, muayene, test, kontrol, eğitim ve sertifikalandırma gibi teknik destek hizmetlerini sağlamak amacıyla paylarının en az yüzde 51'i Nükleer Düzenleme Kurumuna ait olan, NÜTED Nükleer Teknik Destek A.Ş. kuruluyor.
- Çalışanların, halkın, çevrenin ve gelecek nesillerin iyonlaştırıcı radyasyonun zararlı etkilerinden korunmasının sağlanması amacıyla nükleer tesis, radyasyon tesisi ve radyoaktif atık tesisini yetkisiz işletmek, radyasyon uygulamalarını yetkisiz yürütmek, nükleer maddeyi, radyoaktif kaynağı veya radyoaktif atığı sahipsiz kalacak şekilde terk etmek gibi fiiller suç olarak tanımlanıyor. Nükleer güç santrallerinde düzenleyici kontrolün etkinliğinin sağlanması gerektiğinden idari para cezalarının belirlenmesinde faaliyetlerin özellikleri, radyasyona maruz kalma olasılığı ve maruz kalınan radyasyonun büyüklüğüyle orantılı bir yaklaşım esas alınıyor.
Komisyonda Neler Konuşuldu?
29 maddelik ‘Nükleer Düzenleme Kanunu’, Genel Kurula gelmeden önce Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda uzun saatler görüşülmüştü.
Muhalefet, komisyon görüşmelerinde bir alt komisyon kurulması talebinde bulunurken CHP’li Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan şu açıklamalarda bulundu:
“Teklifte 10 ayrı konuda yönetmelik hazırlanması ve 7 ayrı konuda Cumhurbaşkanına karar verme yetkisi tanımlanmaktadır, bu da kanunun aslında düzenlendiği alanda göstermelik bir yapı oluşturduğunu ve kanunla düzenlenmesi gereken kritik konuların ikincil mevzuata bırakıldığı anlamına gelmektedir.”
Teklif sahibi AK Parti Milletvekili Oğuzhan Kaya:
“4 ünitesinde inşaatı süren Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin, ilk ünitesini Cumhuriyet'in 100. yılında işletmeye alacağız. Ayrıca, Akkuyu'nun yanında Sinop ve Trakya bölgesinde kurulacak iki yeni nükleer santral için de çalışmalarımız devam etmekte.”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar da konuyla ilgili şunları iletti:
“Akkuyu’nun depremselliği, uçak çarpması, tsunami etkisi, bunların hepsi bu süreç içerisinde hem dizayn aşamasında hem lisanslama aşamasında denetlendi, onaylandı. Akkuyu'da fiilen denetlemeler devam ediyor ve Türk şirket de değil, bu konuda uzman Fransız bir şirket tarafından inşaat denetleniyor, orada yaklaşık 80 çalışan var.”
Kanun görüşmeleri için Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna katılan akademisyenler de konuya ilişkin bilgiler verdi ve milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cemil Kocar
“Şu an itibarıyla tüm dünyada bu kullanılmış nükleer yakıtlar nükleer santral sahalarında hâlâ saklanmakta. Yani bir nükleer santralden çıkan kullanılmış nükleer yakıt herhangi bir yere götürülmemekte, bulunduğu nükleer reaktörün yanında saklanmakta.
Belki şu faydalı olabilir: Bir nükleer santral işletilirken ne kadar kullanılmış nükleer yakıt çıkarıyor, bunu gözümüzde canlandırabilir miyiz? Nükleer yakıtın “kor” dediğimiz kısmının yaklaşık hacmi 25 metreküp. Biz bunun tamamının nükleer yakıtla dolduğunu kabul edersek her dört senede bir nükleer santralden 25 metreküp kullanılmış nükleer yakıt çıkıyor.
Akkuyu’da kurulacak olan nükleer santralin her bir ünitesinden çıkan, kullanılmış nükleer yakıt, işletme ömrü tamamlandığında 400-500 metreküp kadar hacim dolduracak yani bu odalardan 4 tane olursa da oradan çıkan tüm nükleer yakıtları orada tutmuş olacağız.
Henüz herhangi bir ülke bu kullanılmış nükleer yakıtların nihai olarak ne yapacağına kesin karar vermedi. Herkes şu anda sahasında biriktirmeye devam ediyor. Yer altına gömen ya da camlaştıran da yok. Bazı ülkeler bu yakıtları tekrar işleyip içindeki uranyum ve plütonyumu alıp tekrar reaktörlerinde yakıt olarak kullanmaya devam ediyorlar.”
Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şule Ergün
“Bu kanun teklifinde iyonlaştırıcı radyasyonla da ilgili aynı zamanda, iyonlaştırıcı radyasyonun olası zararlı etkilerinden korunmakla ilgili ve 40 binden fazla kaynakla ilgili bir düzenleme söz konusu, bunun da ayrıca dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Değerlendirmelerin sadece nükleer santrallerin yetkilendirilmesi, düzenlenmesi, denetlenmesi değil, bu alanda da yapıldığına dikkatinizi çekmek istedim.
Bunun dışında “Kanun teklifiyle ilgili teknik bir sorun var mı? ” diye sormuştunuz. Teknik bir sorun yok. Radyasyondan korunma, nükleer enerjinin güvenli çalıştırılmasıyla ilgili kanun seviyesinde konulmuş hükümlerde kesinlikle teknik bir sorun yok, ben bunu rahatlıkla söyleyebilirim.“
Genel Kurulda Neler Konuşuldu?
TBMM’de AK Parti Milletvekillerinin hazırladığı Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi, Cumhur ittifakı ortağı tarafından destek buldu. CHP, HDP ve İYİ Parti hem düştükleri muhalefet şerh yazıları hem de teklifin Genel Kurul görüşmelerinde karşı duruş sergiledi. Hükümetin de bu konudaki görüşünü ortaya koyan Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı ve AK Parti Milletvekili Ziya Altunyaldız, Genel Kurul konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Akkuyu Nükleer Güç Santralinin, Türkiye'nin elektrik talebinin yüzde 10'unu karşılayacaktır, bununla da kalmayıp yeşil dönüşümde santralin tüm üniteleri devreye alındığında ülkemizde her yıl 40 milyon tonun üzerinde karbondioksit salınımına mani olunacaktır.”
MHP Grubu Adına Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan da kanun teklifini şu sözlerle değerlendirdi:
“Başbuğumuz Alparslan Türkeş ile başlayan nükleer güce sahip olma hedefi, ülkücü akademik camianın ve devlet içerisinde bu hedefi ülkü kabul etmiş kadroların önemli ve heyecan verici amaçlarından da birisi olmuştur.”
Muhalefetin karşı görüşleri komisyon raporlarına düştükleri şerh ve gerekçeleri ise şöyle:
CHP:
“En Temiz, En Çevre Dostu Yenilenebilir Enerji Kaynakları yurtdışında kullanımından vazgeçilmesi yönünde adımlar atılan nükleer enerji yerine yeşil enerjiye yönelmenin öne çıktığı bir ortamda alternatif enerji kaynaklarına, yeni gelişen teknolojilerle daha risksiz, daha verimli ve daha sağlıklı olan yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek gerektiğini, mevcut nükleer enerji teknolojilerine dayalı, sorunlarını giderememiş riskli santrallerin, ülkemizde kurulmasına izin vermeyeceğimizin, nükleer ve kimyasal silahların bölgemizde ve dünyada yayılmasını önlemek için etkin mücadele edeceğimizin ve ülkemizin doğası, tarımı, hayvancılığı, geleceği için en temiz, en çevre dostu ve yenilenebilir enerji kaynakları ile ülkemize, milletimize en iyi ve uygun koşullarda enerjiyi sağlamayı ve enerjide dışa bağımlılığı güneş ve rüzgar enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarımıza yapacağımız yatırımlarla sona erdirmeyi amaçladığımızın altını bir kez daha ve ısrarla çiziyoruz.”
HDP:
“Nükleer santral neden istemiyoruz?
Akkuyu Nükleer Santrali sadece Mersin için değil tüm Türkiye ve bölge için ciddi bir tehdittir. Herhangi bir kaza olmasa dahi santralin yarattığı çevresel etkiler bölgeyi derinden etkileyecektir. Özellikle önemli bir tarihi ve turistik potansiyele sahip olan Mersin ili, bundan böyle nükleer santralle anılacak, tarihi ve doğal güzelliklerine karşın turist çekemez hale gelecektir. Limon başta gelmek üzere tüm tarımsal potansiyel bu durumdan olumsuz etkilenecek, bölgeden tarımsal ihracat durma noktasına gelecektir. Yetiştirilen tarım ürünleri ise insan sağlığı açısından risk taşıyor olacaktır. Santralin kullandığı deniz suyu deniz canlılarını olumsuz yönde etkileyecek, balıkçılık durma noktasına gelecek, yenilen balıklar ise sağlığımız açısından zararlı olacaktır. Ayrıca tüm canlı türleri açısından risk taşıyan bu santralin fay hattında yapılıyor olması tehlikenin ne kadar büyük boyutta olduğunun göstergesidir.
Nükleer enerji çevre düşmanıdır
Nükleer santrallerin açığa çıkardığı atıklar hiçbir şekilde ortadan kaldırılamıyor. Bu atıklar on binlerce yıl boyunca aktif kalıyorlar, radyasyon yaymaya devam ediyorlar. Yetkililer açıklayamadıkları bu sorun karşısında yer yer birtakım yalanlara sığınmaya çalışıyorlar. Bu atıkların sanayide kullanıldığı, ya da bu sorunu çözecek teknolojinin geliştirildiği söyleniyor. Madem bu atıklar bu kadar işe yarıyor, neden gelişmiş ülkeler bu atıkları geri ülkelere satmaya çalışıyorlar?”
İYİ Parti:
“Dünyadaki birçok ülke, enerjideki bağımlılığın ve enerji güvenliğindeki zayıflamanın temeli gördüğü özelleştirme politikalarından vazgeçmiş, enerjideki stratejik kurumlarını kamu kontrolüne tekrar almaya başlamıştır.
Nükleer enerji, günümüzün ve geleceğin en önemli enerji kaynaklarından biri olarak kabul edilse de, tükenmiş yakıt bertarafı, santral güvenliği, kaza riski, nükleer erime, nükleer atıkların çevreye ve sağlığa olan zararı gibi nedenler nükleer enerji karşıtlarının bir argümanı olarak ortada durmaktadır.
Bugüne kadar çevreye zarar verebilecek ölçüde büyük 4 tane nükleer santral kazası gerçekleştiği bilinmektedir. Bunlardan ilk ikisinde alınan önlemlerle çevrelerine herhangi bir zarar vermediği iddia edilirken, Çernobil Faciasının doğaya ve insanlara üzerinden yıllar geçmesine rağmen verdiği zararlar ortadadır. Fukuşima Faciasının ise Çernobil Faciasını tehlike seviyesi olarak geçtiği belirtilmiştir.”